Depremler, meydana geldikleri yer ve çevresinde büyük bir fiziksel yıkım yaratırken, başta depremi doğrudan yaşayanlar olmak üzere bütün toplum üzerinde de derin psikolojik etkiler bırakıyor. Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Yeniboğaziçi Klinik Psikoloğu Deniz Aykol Ünal, depremin yetişkinlerde ve çocuklarda yarattığı psikolojik etkilerle ilgili bilgiler verirken depremi yaşayan ya da yetişkinlerin konuşmaları ile medyadan maruz kaldıkları deprem görüntülerinden etkilenen çocuklarla nasıl bir iletişim kurulması gerektiği ile ilgili önemli önerilerde bulundu.
“Deprem, öngörülemez bir doğa olayıdır ve öngöremediğimiz, kontrol edemediğimiz durumlar karşısında kaygı seviyemizin artması beklenilen bir durumdur. Doğal afetleri birebir yaşamış ya da dolaylı yoldan deneyimleyen yetişkin ve çocuklarda; akut ve kronik süreçte ruh sağlığını bozucu etkiler meydana gelebilir. Anormal olaylara normal tepkiler vermemiz beklenemez. Tıpkı yakın zamanda meydana gelen ve büyük yıkımlara yol açan deprem felaketinde olduğu gibi” diyen Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Yeniboğaziçi Klinik Psikoloğu Deniz Aykol Ünal, “Yaşanan bu süreçte, anormal tepkilerin yatışması ve ruhsal sağaltım için alanında uzman ruh sağlığı çalışanlarına çok fazla iş düşmektedir” ifadesini kullandı.
Deprem travması çocuklarda davranış değişikliklerine neden olabilir!
Deprem sonrası yaşanan travmaların ardından çocuk ve gençlerde gözlemlenen en belirgin etkilerin uyku düzensizlikleri, kabuslar, gece korkuları, uykudan bağırarak veya ağlayarak uyanma, iştah azlığı, yemek yemede isteksizlik, yada aşırı yeme isteği gibi yeme alışkanlıklarında bozulmalar olabileceğini söyleyen Psikolog Deniz Aykol Ünal, “Hırçınlık, özellikle küçük çocuklarda görülen arkadaşlarına veya kardeşlerine karşı saldırgan davranışlar, aşırı sessizlik, yada aşırı hareketlilik gibi huy ve davranış değişiklikleri de meydana gelebilir” diyor.
“Ayrıca bir çok çocuk, regresyon diye ifade ettiğimiz, gelişimsel kazanımlarını kaybederek yaşamlarının önceki bir aşamasına geri dönüş de yaşayabilir” diyen Aykol Ünal, “Bu tip süreçlerde, biberondan beslenmeyi isteme, sürekli kucakta tutulmayı isteme, tuvalet eğitimini tamamlamış çocukların ise yeniden idrar kaçırmaya başlaması, konuşma bozukluklarının ortaya çıkması, kekeleyerek konuşma, yada konuşmada bebeksi özellikler görülmesi söz konusu olabilir” dedi. Psikolog Deniz Aykol Ünal açıklamalarına; “Bunlara ek olarak, ayrılık anksiyetesi, ebeveyn ya da bakım verenden ayrılamama, yalnız kalamama gibi davranışsal değişiklikler gelişebilir. Özellikle bebeklerde ve küçük çocuklarda sebepsiz ağlama krizleri, ani ses ve gürültü sebebiyle irkilmeler, gök gürültüsü ve şimşek çakmasından aşırı korkma halleri görülebilir. Bazı küçük çocuklar ise depremin kendisinin yapmış olduğu bir ‘hata’ yüzünden olduğunu düşünüp, suçluluk duyabilirler. Oyun çağındaki küçük çocuklarda oyun oynayamama, veya oyunlarında depreme ve ölüme ilişkin temaların tekrarı görülebilir. Daha büyük çocuklarda ve gençlerde afet anının konuşulmasından rahatsız olma, sebepsiz yere konuyu tekrar, tekrar açma isteği veya organik bir sebebi bulunamamış ağrı yakınmaları, bulantı yakınmaları gözlemlenebilir” ifadeleri ile devam etti.
Depremi çocuklara nasıl anlatmalıyız?
“Depremi doğrudan yaşamış veya dolaylı olarak etkilenmiş çocuklarla depremi konuşurken, yaş gruplarına uygun olarak anlatmaya özen göstermeliyiz” diyen Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Yeniboğaziçi Klinik Psikoloğu Deniz Aykol Ünal, “Okul öncesi çocuklarının zihinleri, bilgileri henüz soyut işleyemedikleri için, depremi onlara bu durumu mümkün olduğunca somutlaştırarak anlatmalıyız. Bilmediğimiz, anlamlandıramadığımız olaylar bizi ürkütür, kaygı seviyemizin artmasına sebep olur. Ölüm ve diğer doğal afetlerde olduğu gibi depremle ilgili yapacağımız açıklamada çocuğun yaşına ve gelişimsel seviyesine uygun olmalıdır. Depremden bahsederken mümkün olduğunca yalın ve doğru ifadeleri tercih etmeliyiz. Depremin doğal bir afet olduğunu, fakat yağmur veya kar yağması kadar normal bir doğa olayı olmadığını da anlatmalıyız. Çok fazla coğrafi bilgiye ve detaya boğmadan, depremin yerin altında yer alan çok kalın bir kaya tabakasının kırılması sonucu oluştuğunu ve bizim de bu kaya tabakası üzerinde yaşadığımız için sallantıyı hissettiğimizi anlatmalıyız” önerilerini yaptı.
Aykol Ünal’ın vurgu yaptığı bir diğer nokta ise çocukların depremle ilgili sorularının ardında aslında kendilerinin güvende olup olmadıklarını anlama isteklerinin yatması. “Korkma, endişelenmemelisin” gibi geçiştirici ifadeler kullanılmaması gerektiğini hatırlatan Psikolog Deniz Aykol Ünal, “Bu gibi ifadeler endişelerini yatıştırmadığı gibi çocukta duygularının yada endişelerinin önemsenmediği hissi uyandırabilir. Bunun yerine tüm bu olup bitenler seni çok korkutmuş olmalı, çok haklısın, gerçekten çok korkutucu ve ürkütücü bir durum. Seni anlıyorum. Bizler annen ve baban olarak senin yanındayız bir tehlike anında seni koruyabilmek için elimizden geldiğince hazırlıklı olacağız. Şu anda beraberiz, yalnız değilsin, güvendeyiz gibi ifadeler kullanarak çocukta güven duygusunu yeniden oluşturmalıyız” önerilerini sıraladı.