Her hücremiz, dokumuz, organımız zamanla yaşlanır. Yaşlanma etkilerinin daha rahat gözlendiği organımız ise cildimizdir.
İki tip cilt yaşlanması vardır:
- Genetik faktörlerle belirlenen iç yaşlanma
Anne ve babadan geçen genetik olarak programlanmış yaşlanmadır ve değiştirilemez. Herkeste farklı oranda görülür, bu nedenle aynı yaştaki iki kişide tamamen farklı şekilde cilt yaşlanması görebiliriz. - Çevresel faktörlerle belirlenen dış yaşlanma
Bu tip yaşlanma cilde dıştan zarar veren etkenlerle oluşur ve normal yaşlanma sürecini hızlandırır.
Çevresel yaşlanmada en önemli faktör güneş ışınları (foto-yaşlanma)dır. Güneş ciltteki kollajeni bozar, lekelere ve cilt kanserine neden olur.
Ayrıca sigara kullanımı, kötü beslenme, ilaçlar, yanlış kozmetik kullanımı, alkol ve madde bağımlılığı, stres, hormonal bozukluklar, metabolik ve sistemik hastalıklar deri yaşlanmasını hızlandıran faktörlerdir. Bu tip yaşlanma bazı önlemler alınarak engellenebilir.
İki yaşlanma farkını vücudunuzda görmek isterseniz güneş görmeyen kapalı bölgenizdeki cildinizle, el cildinizi karşılaştırın. Kapalı bölgelerde yaşlanma daha çok iç yaşlanmayı açık bölgelerdeki yaşlanma ise dış yaşlanmayı gösterir. Yaşlanma sürecinin %20’sini iç yaşlanma, %80’nini çevresel faktörlere bağlı dış yaşlanma oluşturur.
Cildin nasıl yaşlandığını bilirsek önlemek ve düzeltmek için ne yapacağımızı da biliriz.
Üst derideki yaşlı hücreler zamanla ölür ve dökülür. Yerine daha aşağıdan gelen genç hücreler geçer, bu döngü ortalama ayda bir kez olur. Yaşlanma ile birlikte bu döngü yavaşlar. Eski hücreler yenilenmez ve atılamaz, cilt daha pürüzlü kaba ve nemsiz olur.
Daha alttaki deri bölümü hyalüronik asit, kollajen ve elastin liflerden oluşur. Bunlar cildin sıkı, gergin ve elastik olmasını sağlar, yaşlanma süreciyle birlikte kollajen ve elastik lifler azalır yapısı bozulur. Cilt sarkar, incelir kırışıklıklar ve çizgiler oluşur.
Daha aşağıda cilt altı yağ dokusu bulunur. Zamanla yağ dokuda da azalma olur cilt dolgunluğunu kaybederek sarkar. İleri dönemlerde kemik yapıda da bazı değişiklikler olur.
Yaşlanan ciltte incelme, renk değişiklikleri, kırışıklıklar, sarkmalar, deri tümörleri, kılcal damarlarda artış, kuruluk ve donuk görünüm izlenir.
İki tip çizgi bulunur.
Dinamik çizgiler gerçek kırışıklık değildir. Yüz ifade çizgileridir. Kaş çatma ve gülme sırasında oluşur . Zamanla üstteki cildin de özelliklerini kaybetmesiyle kalıcı hale gelir. Bu çizgiler erken dönemde botox tedavisiyle düzeltilebilir.
Statik çizgiler Gerçek çizgilerdir, yüzünüz hareketsizken bile sizinledir. bunları dolgu maddesi enjeksiyonu ve cilt yenileme yöntemleriyle düzeltmek mümkündür.
20’li yaşların sonlarına doğru ciltteki kollajen ve elastin miktarı azalmaya başlar.
30’lu yaşlara geldiğimizde çocukluk yıllarının geride kaldığını ilk yaşlanma izlerinin başladığını görürüz. Kaşlar biraz aşağı iner, göz altında şişlikler başlar. Alın, göz ve ağız çevresinde ifade çizgileri oluşur. Boyunda hafif yağ toplanması olabilir.
40’lı yaşlarda 30’lu yaşlardaki değişimlere ek olarak kollajen ve yağ doku kaybına bağlı yanakta çökmeler belirginleşir, elastikiyet azalır. Burun kenarlarında, göz çevresinde çizgiler oluşur. Ağız kenarları aşağı doğru sarkar. Ciltte lekeler, kılcal damar genişlemeleri ve kuruluk başlar. Gözenekler genişler.
50’li yaşlar ve sonrasına gelindiğinde tablo daha da şiddetlenir. Kollajen kaybına bağlı sarkmalar artar, kırışıklıklar derinleşir. Kemik yapıda da bozulmalar başlar.
Son yıllarda yaygın kullanılan kozmetik girişimler ile ortaya çıkan yaşlanmaya bağlı etkileri önemli ölçüde geri alınabilmektedir.